Millî Mücadele Dönemi
Atatürk / Cepheler  / Millî Mücadele'de Hava Harekâtı


Havacılık tarihinde ilk başarılı motorlu uçuşun gerçekleştiği 1903 yılından bir süre sonra 1909 yılında, Osmanlı Devleti’nde havacılıkla ilgili çalışmalara başlanmıştır.
Picardie Manevraları, Paris (1910)

1910 yılında Paris’te gerçekleşen Picardie Manevraları’na gözlemci olarak gönderilen kurmay heyetinde bulunan Kurmay Yüzbaşı Mustafa Kemal (ATATÜRK), havacılıkla ilk kez burada tanışmıştır. Osmanlı Devleti’nde ilk askerî hava teşkilatı Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa’nın direktifleriyle, 1911 yılında dünyanın önde gelen ülkeleriyle aynı yıllarda kurulmuştur. Bu tarih, Türk Hava Kuvvetlerinin kuruluş tarihi olarak kabul edilmektedir. 1912 yılında Yeşilköy Tayyare Mektebinin kurulmasıyla Türk askerî havacılığı kendi tayyare mektebine ve havacılık merkezine kavuşmuştur. İlk Türk pilotu Yüzbaşı Mehmet Fesa (Evrensev) Fransa’da bulunan Bleriot Uçuş Okulunda öğrenimini başarıyla tamamlayarak Fransızların 780’inci, Türk ordusunun 1 numaralı brövesine sahip olmuştur (1912).

Türk Hava Kuvvetleri kuruluşunu tamamlayamadan Trablusgarp, Balkan ve Birinci Dünya Savaşları’na katılmıştır. Uçağın dünyada hava harp harekâtına katılışı ilk kez İtalyanlar tarafından Trablusgarp Savaşı’nda gerçekleşmiştir. Osmanlı Devleti bu dönemde henüz uçağa ve pilota sahip değildi. Sonrasında Balkan Savaşları’na her açıdan yetersiz imkânlarla katılan hava unsurları, İkinci Balkan Savaşı’nda daha etkin rol almıştır.

Birinci Dünya Savaşı’nın başında yeterli uçak, pilot, teçhizat ve teknik donanım yoktur. Çeşitli modellerden olmak üzere elde yaklaşık on iki uçak bulunmaktaydı. Savaş süresince Almanlar tarafından ortalama üç yüz uçak ve havacı personel gönderilmiş; böylece Türk-Alman personelden oluşan tayyare bölükleri oluşturulmuştur. Ayrıca personeli sadece Almanlardan oluşan Alman Paşa Bölükleri vardı ki bu bölükler ortalama yüz elli uçakla görev yapmıştır. Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda Osmanlı askerî hava teşkilatında çeşitli cephelerde olmak üzere on yedi tayyare bölüğü bulunmaktaydı.



30 Ekim 1918’de imzalanan ve Birinci Dünya Savaşı’nı bitiren Mondros Ateşkes Antlaşması’nı takip eden günlerde Filistin’den çekilebilen hava unsurları Konya’da, Irak Cephesi’nden çekilen küçük bir hava bölüğü Elazığ’da ve önemli sayıda uçak malzemesi de İstanbul’da bulunan Yeşilköy Tayyare Mektebinde toplanmıştı. Eldeki uçakların çok büyük bir bölümü kırık veya uçamaz durumdaydı. Genel olarak orduda olduğu gibi hava gücü de giderek sıkıntılı bir döneme girmiş, tüm uçuş ve eğitim faaliyetleri İtilaf devletleri tarafından kısıtlanmıştı. Mondros hükümlerinin uygulanmasıyla orduda terhis işlemleri yapılmaya başlanmış, Alman havacı personel ülkeden ayrılmış, Hava Kuvvetleri Genel Müfettişliğinin (Kuva-yı Havaîye Müfettişliği Umumiliğinin) kadroları boşalmış, sadece kâğıt üzerinde adı kalmıştı.

Savaş süresince hem tayyare istasyonu hem de okul olarak kullanılmış olan Yeşilköy Tayyare İstasyonu mütareke döneminde işgal edilerek; buradaki uçak ve malzemeler ile personel Maltepe’ye nakledilmişti. Uçuşlar işgal güçleri tarafından yasaklandığından, kırk beş uçak ve malzemeler deniz yoluyla taşınmış, on yedi uçak Yeşilköy’de bırakılmıştı. Rasıt Yüzbaşı Hamdi (Çaypınar) Bey anılarında Yeşilköy Tayyare İstasyonu’nun durumunu şöyle açıklamıştır: “İtilaf devletleri İstanbul’a gelince üç gün içinde istasyonu boşaltarak kendilerine teslimini istediler. Tabi bu mümkün olmadı. Kışın şiddetle devam ettiği bir anda bütün malzeme istasyon dışına, karlar üzerine atıldı. Oradan sahile taşındı ve Maltepe’ye nakledildi. Boşaltma ve taşınmada tayyare ve malzemenin yarısı harap oldu ve hasara uğradı.” Maltepe’de birkaç küçük bina vardı ve malzemeler bunların içine üst üste yığılmış, bir kısmı da açık havada harap kalmış ve kullanılamayacak hâle gelmişti. İstasyonda uçuş yapabilme imkânı yoktu. Bakım ve onarım yeterince yapılamamıştı.

15 Mayıs 1919’da İzmir’in Yunan birlikleri tarafından işgali sırasında, Gaziemir Tayyare İstasyonu mevcut uçaklarla beraber Yunan birliklerinin eline geçmişti. Personelin bir bölümü esir edilmiş, bir kısmı İstanbul’a bir kısmı da Konya’ya gitmişti.

İşgal altında bulunan İstanbul’da havacılar, Maltepe Tayyare Meydanı’nda gizlice hazırladıkları dört uçağı 6-7 Haziran 1920 tarihinde Anadolu’ya kaçırma girişiminde bulunmuş; ancak başarılı olamamışlardı. Vatansever pilotların Maltepe Meydanı’ndan gece uçaklarla kaçış teşebbüsü üzerine, Damat Ferit Paşa, olayı aynı gün İstanbul’daki İngiliz İşgal Kuvvetler temsilcisine bildirmiş, kaçan makinist, subay ve erler için “... İngiliz Deniz Kuvvetlerince İzmit Körfezi’nde Haydarpaşa’dan İzmit’e ve Karadeniz’de İstanbul Boğazı çıkışından Kandıra’ya kadarki bölgede dikkatli bulunulmasını rica ve bu vesile ile saygılarımı sunarım efendim.” diye ifade etmiştir. Yakalanan personel hapsedilmiş, bazıları İstanbul’da dağılmış; kaçabilenler ikişer, üçer kişilik kafilelerle Anadolu’ya geçerek Millî Kuvvetlere katılmıştır.

Maltepe’den kaçış girişimi üzerine 17 Haziran 1920 tarihinde Maltepe Tayyare Meydanı İngilizler tarafından bomba ile yakılıp yıkılmış; hangarlar, uçaklar ve teçhizat parçalanmıştır.

İşte bu ortamda Kuva-yi Havaiye Müfettişliği 25 Haziran 1920’de Harbiye Nezaretinin emriyle lağvedilmiş; böylece Osmanlı dönemi askerî havacılığı sona ermiştir.


Millî Mücadele’nin Başında Türk Hava Kuvvetleri

Türk Hava Kuvvetlerinin ilk nüvesini, Anadolu’da toplanan pilot, rasıt, makinistlerle; Konya, Erzurum, Elazığ ve Diyarbakır’daki uçaklar teşkil etmiştir. Kurtuluş Savaşı’nın başında Konya Tayyare İstasyonu, hava gücünün merkezi durumunda idi. Türk havacılar eldeki kırık dökük uçakların onarılmasına çalışmaktaydı. Ülkenin dış dünya ile bağlantısı olmadığından gerekli malzeme ve teçhizat sağlanamıyordu. Uçak onarımı konusunda uzman personel yoktu. Pilotların iki yıldan beri eğitimsiz olmaları yanında, yedek parça yokluğu nedeniyle hava harekâtının başlangıcında çok sayıda kaza ve kırım yapılmıştı. Uçakların gövde ve kanatları, yerli malı kaput bezleriyle kaplanıyordu. Gövde ve kanatlara kayganlık sağlamak için gerekli “emayit” malzemesi bulunmadığından havacı personel, patates kabuklarıyla koyun ve sığır ayaklarını kaynatarak elde ettikleri jelatinlere kola ve yumurta akı karıştırmak suretiyle “emayit” yapmayı başarmıştı. Ancak bu madde, yağışlı ve rutubetli havalarda gevşiyor ve uçuş güvenliğini tehlikeye atıyordu.

23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisinin Ankara’da açılması nedeniyle halkın moralini yükseltmek ve psikolojik etki yaratmak amacıyla Ankara’ya bir tayyare müfrezesi gönderilmesi için emir verilmişti. Bu emirle Konya Tayyare İstasyonu’nda üç uçak hazırlanarak gönderilmiş; ancak tek AEG C-IV uçağı ile gösteri uçuşu yapılabilmiştir.

Meclisin açılmasından sonra düzenli ve disiplinli orduların kurulması esas kabul edilmiş ve bu esas doğrultusunda Ankara Hükûmeti Millî Savunma Bakanlığının 13 Haziran 1920 tarihli emriyle, Harbiye Dairesine bağlı olarak Hava Kuvvetleri (Kuva-yı Havaiye) Şubesi kurulmuştur. Bu teşkilat, Türkiye Büyük Millet Meclisi ordularının ilk hava kuvvetleri teşkilatını oluşturmaktadır.




Yunan ordusu, 22-23 Haziran 1920’de Milne Hattı’ndan harekete geçerek ilerlemeye başlamıştı. Konya Tayyare İstasyonu’nda kısa zamanda üç uçak uçuşa hazır duruma getirilerek kurulan Kartal Müfrezesi, Yüzbaşı Fazıl’ın komutasında 1920 Temmuz ayı sonuna doğru Uşak’a gönderilmiştir. (Yüzbaşı Fazıl’ın arzu ve isteği üzerine bu müfrezeye “Kartal” ismi verilmiş, tayyarelerin gövdelerinin sağ ve sol yanlarına yağlı boya ile pençelerinde birer bomba taşıyan, uçar vaziyette kartal resimleri yapılmıştı. Bu Bölük daha sonra İkinci Tayyare Bölüğü olarak adlandırılmıştır.) Kartal Müfrezesi birkaç gün içinde uçakları hazırlayarak uçuşlarına başlamıştı. Böylece İstiklal Savaşı’nda Türk havacılığı, 23’üncü Tümen Komutanlığı emrinde olmak üzere Uşak Tayyare Meydanı’nda başlamış bulunuyordu.

Bu arada Anadolu’daki Millî Kuvvetlerin kanun dışı ve asi olduğunu bildiren fetvaların etkisiyle 3 Ekim 1920’de Konya’da Bozkır İsyanı başlamıştı. Bu isyan kısa sürede büyümüş, Konya Tayyare İstasyonu’nda bir hava subayı şehit edilmiş, yirmi beş erin bir kısmı esir alınarak İstasyon yağmalanmıştı. İsyancılar çekildikten sonra Konya’da küçük bir depo bırakılmış, kalan malzemenin tamamı 1920 yılı sonunda Eskişehir’e taşınmıştır.


Doğu Cephesi’nde Hava Harekâtı

Millî Savunma Bakanlığının 14 Haziran 1920 tarihli emriyle lağvedilen Erzurum Tayyare İstasyonu’ndaki uçaklarla Horasan Müfrezesi adı verilen 15’inci Tayyare Bölüğü hazırlanarak 15’inci Kolordu emrine verilmişti. Bu bölük, Doğu Cephesi’nde Kâzım Karabekir Paşa komutasında, Ermeni askerî operasyonlarına karşı gerçekleştirilen harekâta katılarak keşif, bombardıman ve makineli tüfekle saldırı uçuşları gerçekleştirmiştir.

Harekât sırasında düşmanın cephede av ve keşif olmak üzere iki uçağı görülmüşse de uçaklarımızla muharebeye girmekten kaçınmış ve Türk birlikleri üzerine gerçekleştirdikleri bombardımanın etkisi olmamıştır. Başarıyla sonuçlanan harekât sırasında, Horasan Müfrezesi, sahip olduğu üç uçakla hiçbir kırıma uğramamış ve 3 Aralık 1920 tarihinde Ermenistan ile imzalanan Gümrü Antlaşması’na kadar görev yapmıştır.



 

Birinci İnönü Muharebesi’nde Hava Harekâtı (06-11 Ocak 1921)

Türk ordusunun asıl kuvvetlerinin Kütahya ve Gediz bölgesinde asi Ethem’in çeteleriyle uğraşmalarından faydalanan Yunan birlikleri Bursa ve Uşak’tan harekete geçerek taarruz ettiler. Bu sırada Birinci Tayyare Bölüğü Eskişehir, İkinci Tayyare Bölüğü Afyonkarahisar’da bulunmaktaydı. Savaşın başında Birinci Tayyare Bölüğünde iki adet, İkinci Tayyare Bölüğünde ise bir faal uçak bulunuyordu. Bu uçaklarla havacılar savaş süresince keşif ve hava harekât görevleri icra etmiştir. Keşif bilgileri pilotlar tarafından uçuş dönüşünde telefonla anında Batı Cephesi Karargâhına bildirilmiştir. Uçak, personel, malzeme, akaryakıt yetersizliği ve kötü hava şartları gibi sorunlara rağmen havacılar karargâha önemli keşif raporları iletmiştir. Bu muharebeye katılmış olan Sivil Pilot Vecihi, Behçet, Rasıt Yüzbaşı Muhsin, Teğmen Sıtkı ve Üsteğmen Yusuf Kenan göstermiş oldukları başarılardan dolayı Batı Cephesi Komutanlığı tarafından para ile taltif edilmiştir. Ayrıca başarılı görev uçuşlarından dolayı 14 Mart 1921’de Garp Cephesi Komutanı İsmet Paşa şu mesajı göndermiştir:




İnönü Meydan Muharebesi muzafferiyyetinin amillerine;

Havacılarıma hassaten selam ve teşekkür ederim.

Garp Cephesi Komutanı ve Erkânı Harbiye Reisi Mirliva İsmet.

Birinci İnönü Savaşı’nın zaferle sonuçlanması, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmetinin içte ve dışta tanınmasını ve kuvvet bulmasını sağlamış olmasından dolayı büyük bir öneme sahiptir.
 

İkinci İnönü Muharebesi’nde Hava Harekâtı (23 Mart-1 Nisan 1921)

Yunanların Birinci İnönü Savaşı'ndaki yenilgisinin ardından 23 Mart 1921 sabahı tekrar saldırıya geçmesiyle İkinci İnönü Muharebesi başlamıştır. Eskişehir'de konuşlu Birinci Tayyare Bölüğü, savaş süresince bazen bir bazen de iki av uçağı ile görev icra etmiştir. Afyon'da konuşlu İkinci Tayyare Bölüğünün elinde ise sadece bir adet sağlam durumda av uçağı bulunmaktaydı.



 

Düşmanın ilerleyişi, savaş başlamadan önce yapılan keşif uçuşları ile izlenmiş, elde edilen bilgiler rapor edilmiştir. Sağlam durumdaki çok az uçakla havacılar, düşman cephesi üzerinde ve gerilerinde yapmış oldukları keşif görevlerinde Batı Cephesi Komutanlığına faydalı ve önemli bilgiler elde etmiştir. Ayrıca düşman kuvvetlerine karşı makineli tüfekle taarruz gerçekleştirmişlerdir. Bu arada, yedek malzemenin yokluğundan uçaklar sık sık arızalanmış, görev uçuşları sırasında uçak motorlarının durması nedeniyle, pilotlar süzülme uçuşu ile inmek durumunda kalmıştır. Savaşta Sivil Pilot Vecihi (Hürkuş) keşif uçuşlarında gördüklerini, “Düşmanın şiddetli saldırıları karşısında, varlığını yurduna siper eden Türk gençleri, çok sevdiği bir şeyi, kendi gözünden kıskanır gibi dövüşüyor...” diyerek ifade etmiştir.



 

Yunan ordusunun 23 Mart 1921’de başlayan taarruzu bir hafta sürmüş ve 30-31 Mart 1921’de Dumlupınar mevzilerine çekildikleri hava keşiflerinden anlaşılmıştır. 1 Nisan tarihinde yapılan keşif uçuşu sonrasında düşmanın geri çekilmekte olduğu bilgisi ve müjdesi, diğer bir ifadeyle Kurtuluş Savaşı’nın bu ikinci önemli zaferi, havacılarımız tarafından birliklerimize rapor edilmiştir. Yunan ordusu, İnönü Muharebeleri’nde uğradığı yenilgiden sonra, İngilizlerin teşvikiyle İtilaf devletleri karşısında sarsılan itibarını yeniden sağlamak ve Türk ordusu kuvvetlenmeden onu yenebilmek için her türlü askerî ve mali yardım alarak yapacakları yeni taarruzun hazırlıklarına başlamıştı. İkinci İnönü Muharebesi’nden sonra, Haziran 1921’de Güney Cephesi Komutanlığı lağvedilerek bütün kuvvetler Batı Cephesi Komutanlığına bağlanmıştı. Bu arada düşman hakkında bilgi toplamak amacıyla keşif uçuşları başlamıştı. Keşifler devam ederken bir yandan da Yunan keşif ve bombardıman uçaklarıyla hava muharebeleri yapılmaktaydı. Bu muharebelerde düşük teknik özellikleri olan Türk uçakları kendinden çok üstün olan düşman kuvvetlerine saldırmaktan çekinmemiştir. Yüzbaşı Fazıl, Albatros D.III uçağı ile Kütahya-Altıntaş bölgesinde yedi Yunan savaş uçağı ile karşılaşmıştır. Yunan uçaklarının dördü geri dönüp muharebeye katılmamış, geriye kalan üç uçak Yüzbaşı Fazıl’a saldırmıştır. Fakat Yüzbaşı Fazıl’ın kahramanca savunması karşısında Yunanlar, çareyi uçaklarının hızları sayesinde kaçmakta bulmuştur.

Bu dönemde yetersiz uçak ve personel sıkıntısı gibi sorunlar nedeniyle 30 Haziran 1921 tarih ve Batı Cephesi Komutanlığının 1337 sayılı Emri ile Birinci ve İkinci Tayyare Bölükleri geçici olarak birleştirilmiştir.


Kütahya-Eskişehir Muharebeleri’nde Hava Harekâtı (10-24 Temmuz 1921)

Kütahya-Eskişehir Muharebeleri’nde Birinci ve İkinci Tayyare Bölüklerinin birleştirilmesi suretiyle görev yapan İkinci Tayyare Bölüğünün elinde iki keşif, üç av uçağı bulunmaktaydı. Muharebeler öncesinde yapılan keşif uçuşları, Yunan askerî yığınağının her gün biraz daha arttığını ve Yunan birliklerinin Bursa-İnegöl bölgesinde önemli bir hareket için hazırlandıklarını göstermekteydi. Yunan birlikleri, İkinci İnönü yenilgisinden sonra takviye edilmiş olarak10 Temmuz 1921’de harekete geçmiştir.



 

Muharebeler süresince havacılar, Bursa ve Uşak istikametinden ileri harekâta geçen Yunanların asıl kuvvetleri ile Türk mevzisinin güney kanadına doğru yöneldiğini, düşmanın miktar ve durumunu tespit etmiş, cephe kumandanlığına çok faydalı bilgiler toplamış ve havada rastladığı düşman uçaklarına saldırmıştır.


1.Başmakinist Eşref, 2.Üsteğmen Kâmil, 3.Teğmen Ekrem, 4.Yüzbaşı Emin Nihat (Sözeri), 5. Avusturyalı Öğretmen Yüzbaşı Hawkman HARİ, 6. Üsteğmen Faruk 7.Vecihî (Göynümer), 8. Binbaşı Salim (İlkuçan), 9.Küçük İsmail, 10.Binbaşı Boşnak Salih, 11.Yarbay Muzaffer (Ergüder), 12. Üsteğmen Ferruh,13.Binbaşı İskender, 14.Basri Hoca, 15.Üsteğmen Ethem Sait, 16.Teğmen Rıfat, 17. Azmi Türk, 18.Yüzbaşı Avni, 19. Üsteğmen... 20.Üsteğmen... 21.Üsteğmen Osman, 22.Üsteğmen İsmail, 23.Yüzbaşı Muzaffer (Göksenin), 24.Üsteğmen Arif

Düşman kuvvetlerinin ilerlemesi üzerine, Türk ordusu daha uygun şartlarda muharebe etmek amacıyla Sakarya Nehri’nin doğusuna çekilmiştir. Bu kapsamda Kütahya’da bulunan İkinci Tayyare Bölüğü, Yüzbaşı Fazıl’ın emrinde önce Eskişehir’e sonra da Sarıköy’den Polatlı’ya, 12 Ağustos 1921 tarihinde de Malıköy’e çekilmiştir.


Sakarya Meydan Muharebesi’nde Hava Harekâtı (23 Ağustos-13 Eylül 1921)

Sakarya Meydan Muharebesi öncesinde 15-23 Ağustos 1921 tarihleri arasında Malıköy’de konuşlu İkinci Tayyare Bölüğü, sağlam durumdaki tek uçakla sekiz keşif uçuşu gerçekleştirmiştir. Keşifler sonucunda Sivrihisar güneyi ile Bellihisar arasında üç tümenden fazla Yunan kuvvetinin ilerlemekte olduğu tespit edilmiş, 21 ve 22 Ağustos tarihlerinde yapılan keşifler, düşmanın Sakarya’ya saldırıya geçmeye başladığını göstermiştir. Bu arada Kuşadası civarına mecburi iniş yapan ve “İsmet” adı verilen De Havilland Dh.9 tipi Yunan uçağı ele geçirilmiştir. Bu uçak tamir edilerek 23 Ağustos’ta Malıköy’e ulaşmıştır. Böylece Sakarya Meydan Muharebesi’ne iki uçakla katılan Türk hava gücü, on sekiz günde yaklaşık kırk sorti uçuş gerçekleştirmiştir.

Uçakların bakımları gece fenerler ve çıraların ışığı altında yapılmış, onarılan uçaklar ertesi sabah uçuşa hazır hâle getirilmiştir. Sakarya’da düşmanın geri çekilme sürecinde yapılan sürekli hava keşifleriyle düşmanın durumu orduya bildirilmiş, bu bilgiler diğer istihbarat kaynakları ile karşılaştırılarak son kararlar verilmiştir. Bu savaşta Türk uçakları 120 km’ye ulaşan cephe hattında düşmanın hareketi, istikameti, yedekleri ve takviyelerin tespiti görevlerini başarıyla yerine getirmiştir. Mustafa Kemal (ATATÜRK) önderliğinde kazanılan Sakarya Zaferi, Türk milletinin azim ve cesaretinin bir sonucu olarak tarihteki yerini almıştır.
 

Büyük Taarruz’da Hava Harekâtı (26 Ağustos 1922)

Sakarya Zaferi’nden sonra düşmanın tamamen yurttan atılması amacıyla Türk ordusunun imkân ve kabiliyetlerini artırmak için hazırlıklara hız verilmişti. 1921 yılında dönemin şartlarına uygun olarak, Eskişehir’de Batı Cephesi Komutanlığına bağlı olarak görev yapacak olan Kuva-yi Havaiye Müdüriyeti Umumiyesi (Hava Kuvvetleri Genel Müdürlüğü) kurulmuştu. 1922 yılında Hava Kuvvetlerinin teşkilatında yeni bir düzenlemeye gidilerek Hava Kuvvetleri Genel Müdürlüğü yerine Konya’da tümen yetkisine sahip Kuva-yi Havaiye Müfettişliği (Hava Kuvvetleri Müfettişliği) teşkil edilmiştir. Müfettişlik, lağvedilen genel müdürlük teşkilâtında olduğu gibi ikmal ve idare bakımından Millî Savunma Bakanlığına, harekât bakımından Genelkurmay Başkanlığı ile Garp Cephesi Komutanlığına bağlıydı. 22 Temmuz 1922 tarihli emirde Müfettişliğe Kurmay Yarbay Muzaffer (Ergüder) atanmıştır. Müfettişliğin Adana’da Tayyare Okulu, Konya’da Tayyare İstasyonu, Akşehir’de Cephe Tayyare Bölüğü bulunmaktaydı.



 

Büyük Taarruz’un amacına ulaşması ve hazırlıkların tam bir gizlilik içinde yapılması için savaş öncesinde havacılarımız, düşman uçaklarını bölgeye yaklaştırmayarak onların keşif yapmalarını engellemiş; böylece Türk ordusunun hazırlıkları düşmanın gözünden gizlenmişti. Türk uçakları Yunan uçaklarıyla karşılaştıklarında, onları savaşmaya zorluyor ve kaçırıyordu. Bu etkili önleme sonucunda, dört Yunan uçağı cephe gerisine inmeye zorlanmış veya düşürülmüştür. Bu dönemde hava gücünün uçak, personel ve teçhizat bakımından etkinliği artırılmıştır. Son aylarda üzerine fotoğraf makinesi monte edilen Türk keşif uçakları havadan fotoğraf çekme imkânına kavuşmuştu. Taarruz öncesi yapılan keşif uçuşlarında toplam on bir Yunan tümeninin mevzilendiği, Yunan ordusunun Eskişehir, Afyon, Garipçe ve Uşak’ta birer uçak birliği bulunduğu tespit edilmiştir. Bu birliklerin her birinde dört veya beş adet av ve bombardıman tipi uçak olduğu görülmüştür. Bu keşifler bir tümen farkla (on Yunan tümeni) havacılarımızın mükemmel keşif yaptığını göstermekteydi.



 

İki keşif uçağı Akşehir’de bırakılmak üzere Çay’a intikal etmiş bulunan Cephe Tayyare Bölüğü 25 Ağustos 1922 günü gecesi, Batı Cephesi Komutanlığından genel taarruzla ilgili şu emri almıştı:

    26 Ağustos 1922’den itibaren Büyük Taarruz başlayacaktır.
    Yarın saat 06.00-08.00 arasında düşman ihtiyat gruplarının durumu tespit edilecek, aynı saatlerde Afyon’un güney mıntıkasındaki düşmanın durumu keşfedilecektir.
    Av uçakları Afyon’un güney ve batısında devriye gezecek, düşmanın keşif yapması önlenecektir. Saat 10.00’da aynı görevler tekrarlanacaktır.
    Seyitgazi mıntıkası ve Seyitgazi Döğer yolu da keşfedilecektir. Öğleden sonraki vazife ayrıca bildirilecektir.

25 Ağustos 1922 günü saat 21.00’de yazıldı.

Batı Cephesi Komutanı İsmet

Hava Kuvvetleri Müfettişi Muzaffer (Ergüder) hatıratında bu tarihî günü şöyle anlatmaktadır: “… 25 Ağustos 1922 akşam saat 21.00’den sonra uçak kuvvesi, yani harbe hazır uçakların cins ve adedi belli olmuştu. Evvelce tahmin edilenden bir noksanıyla on yedi uçak harbe hazırdı. Fakat elde o kadar pilot yoktu. Ancak icabında bir pilot birkaç sorti uçuş yapacaktı. Durum Cephe Komutanlığına arz olundu…”



 

26 Ağustos 1922 sabahı tan yeri ağarırken saat 04.30’da bütün cephede Türk topçusunun tanzim atışı başlamış ve 05.30’a kadar devam etmişti. Saat 05.30’dan sonra tahrip ateşine başlanmış ve Yunan birliklerinin üzerine tam anlamıyla baskın sağlanmıştı.

Hava Kuvvetleri Müfettişi Muzaffer (Ergüder) Büyük Taarruz sabahını anılarında şöyle ifade etmektedir: “... On yedi tayyare uçuşa hazırlanmıştır. Durum, Cephe Komutanlığına arz olundu. Parlak hilalin tam ortasının ilerisine bir yıldız gelmiş ve bu şekil, hepimizin gözlerini saatlerce havaya çevirmişti. Sabah karanlığı... Her şey, herkes hazır... Gün ağarıyor... Her tayyarenin başında bir makinist, üç dört er bekliyor... ve her tayyare son bir kez daha gözden geçiriliyor... Cephede uğuldayan Türk topçusunun seslerine, bu mütevazı meydanda işlemeye başlayan tayyarelerin motor gürültüleri karışıyor, tayyarelerimiz birer birer havalanıyordu...”



 

26 Ağustos 1922’de hava görevi sabah gün ağarırken başlamış ve akşama kadar sürmüştür. On iki keşif uçuşu yapılmış, Türk av uçakları dört defa Yunan uçakları ile çatışmaya girmiştir. Üç Yunan uçağı kendi hatları gerisine kaçmaya mecbur edilmiş, birisi Türk hatlarına indirilmiş ve uçak ele geçirilmiştir. Fazıl Bey tarafından zorunlu inişe zorlanan ve sonradan faal hâle getirilen bu uçağa “Garipçe” adı verilmişti.

27 Ağustos’ta yapılan keşif uçuşlarında Yunanların sağ kanadının çöktüğü tespit edilmiştir. 28 Ağustos 1922 tarihinde, Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa (İnönü) tarafından havacılara; keşif, hava taarruzu ve beyanname atma görevi verilmişti. İki ayrı görevde keşif ve bombardıman yapılmıştır. Bu görevlerde 200 kg kadar bomba atılmıştır. Düşmana makineli tüfek ile taarruz edilmiştir.



 

28 Ağustos tarihinde Afyon düşmandan temizlendiğinden düşmanın daha yakından takibi için 29 Ağustos’ta Tayyare Bölüğünün Afyon’a intikali emredilmiştir. Böylece malzeme deposu, tamirhane ve bir kısım erler Akşehir’de, bir kısım malzeme ve erler Çay’da, uçaklar ve pilotlar Afyon’da bulunuyordu.

Afyon’a intikalden önce Tayyare Bölük Komutanı Yüzbaşı Fazıl ve personeli Batı Cephesi Karargâhına çağrılmış, İsmet Paşa başta Bölük Komutanı olmak üzere tüm personeli tek tek kutlamıştır. İsmet Paşa, Yüzbaşı Fazıl’a; “Şu andan itibaren binbaşılığa terfi ettin. Mustafa Kemal Paşa da tebrik için seni bekliyor.” demiş ve Pilot Yüzbaşı Fazıl’ı, Başkomutan’a Binbaşı Fazıl olarak takdim etmiştir. Başkomutan Mustafa Kemal de Binbaşı Fazıl’ı tebrik etmiş, başarılı personelin bir üst rütbeye yükseltilmesi direktifini vermiştir. Binbaşı Fazıl’ın maiyetindeki başarılı Yüzbaşı Yahya da hemen binbaşılığa terfi ettirilmiştir. (Diğer pilot, rasıt ve havacı personel 31 Ağustos 1922 tarihinden geçerli olarak terfi etmiştir. Cumhuriyet’in ilk yıllarında 30 Ağustos günü “30 Ağustos Zafer ve Tayyare Bayramı” olarak kutlanmıştır.)

30 Ağustos 1922 tarihinde Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın zaman zaman ateş hattına girerek harekâtı bizzat yönettiği Başkomutan Meydan Muharebesi’nde, kuşatılan düşmanın büyük bir kısmı imha edilmişti ve Yunan ordusu düzensiz birlikler hâlinde İzmir’e doğru kaçmaya başlamıştı. 1 Eylül 1922 tarihinde Başkomutan Mustafa Kemal “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir.” diyerek Türk ordularına düşmanı takip emri vermişti. 1 Eylül’de Seyitgazi, Eskişehir, İnönü, Karaköy, Kütahya, Uşak bölgelerinde keşif uçuşları yapılmış, Yunan birlikleri bombalanmıştı. 1 Eylül 1922 tarihinde Uşak kurtarılmış, uçuşlarda, çekilen Yunan birliklerinin yaktığı Uşak’ın alevler içinde yandığı görülmüştür. Bu tarihte cephedeki Tayyare Bölüğünün ortalama on dokuz uçağı bulunuyor, bunların altı tanesi faal olarak savaşa katılıyordu. Aynı tarihte Batı Cephesi Komutanlığı, düşmanın yakından izlenebilmesi için bir uçak müfrezesinin Uşak’a intikalini emretti. Ancak henüz Çay’daki malzemeler Afyon’a taşınamamıştı. Yetersiz sayıdaki demir tekerlekli kamyonlarla nakliye yapılması ve yolların bozuk olması intikali zorlaştırmaktaydı. Cephe Tayyare Bölüğündeki on beş pilot ve rasıt Uşak’taki uçakları faal tutabilmek için makinist gibi çalışmaktaydı. 2 ve 3 Eylül tarihlerinde keşif uçuşları devam etmiştir. 4 Eylül tarihinde üç av, beş keşif uçağı Uşak Meydanı’na inmiş; ancak yer destek malzemeleri henüz Uşak’a ulaşmamıştı. Bu nedenle 6-7 Eylül 1922 günlerinde uçuş yapılamadı. 8 Eylül’de Türk ordusu İzmir’e ilerlerken Tayyare Bölüğüne Manisa-Nif bölgesinde Yunan birliklerinin durumunun tespit edilmesi bildirilmiş, dönüşte Cephe Tayyare Bölüğü Salihli yakınına intikal etmiştir.

9 Eylül 1922 günü sabah saat 10.00’da Türk ordusunun süvari birlikleri İzmir’e girmiştir. (İzmir’e giren ilk üç birlik komutanından biri olan Yüzbaşı Zeki (Doğan) Bey, 1944 yılında kurulan Türk Hava Kuvvetleri Komutanlığının “ilk komutanı” olarak atanacaktır.) 14 Eylül 1922’de verilen emirle Sivil Pilot Vecihi’nin Gaziemir-İzmir Meydanı’na gitmesi, daha sonra gelecek uçaklar için meydanın hazırlanması emredildi. Sivil Pilot Vecihi gördüklerini anılarında şöyle ifade etmiştir:

“… Gördüğüm meydan uçaklarla dolu idi. Biraz daha yaklaşınca bunların Yunan kokartlı olduklarını ve düzensiz bir şekilde bırakılmış bulunduklarını gördüm. Yunan pilotları uçarak kaçmak yerine sandalla kaçmayı tercih etmişlerdi.” Bu arada Afyon ve Uşak’ta Yunan hava birliklerinin bırakıp kaçtıkları malzemelerin tasnifi için personel yetişmiyordu. Bunlardan bazıları, üç adet Nieuport tipi avcı, De Havilland Dh.9 tipi bombardıman uçağı, 18.000 civarında bomba ve kırk ton benzin idi. Ayrıca Alsancak İstasyonu’nda otuz vagona yüklenmiş durumda birçok uçak gövdesi, kanat, emayit, kanat bezleri, kaplama tahtaları, lastik kablo, buji gibi yokluğu nedeniyle savaş süresince çok sıkıntı yaşanan malzemeler ele geçmişti.

Büyük Taarruz boyunca havacılar, düşmanın durumunu havadan adım adım takip ederek elde ettikleri bilgileri anında Başkomutanlığa ulaştırmıştır. Böylece havacılar, taarruzun planlandığı şekilde ve emniyetle sevk ve idare edilmesinde çok önemli bir rol oynamışlardır.

Ülkede bulunmayan uçak benzini kısmen Rusya’dan kısmen de İtalya’dan güçlükle ve pahalı olarak sağlanmıştır. Her pilot, günde birkaç defa uçarak bir uçucu için olağanüstü gayreti göze alarak savaşa katılmıştır. Uçak, pilotun daha önce uçmadığı bir tip ise, arkadaşı ona uçağın özelliklerini anlatıyor ve pilot ilk uçuşunda göreve gidiyordu. Her uçucuya bir uçuş elbisesi, başlık ve gözlük verilemediğinden çoğunlukla pilotlar yünden örme bir başlık ve yün kazakla uçuşa gitmişlerdir. Tayyarelerde bomba nişangâhı yoktu. Pilot, tayyare içinde oturduğu yerin yanına alabildiği kadar bomba alıyor, bir düşman hedefi görünce bombayı elleri ile mesafeyi hesaplayarak aşağıya atıyordu. Uçuşları hava şartlarına göre düzenlemek için hava durumunu inceleyen meteoroloji teşkilatı yoktu. Meydanın bir kenarında bulunan direğin ucundaki rüzgâr tulumu rehber olmuş; onun gösterdiği istikamet rüzgârın yönünü, gerginlik derecesi rüzgârın süratini belirlemelerine yardımcı olmuştur.

Büyük Taarruz’da Türk uçaklarının attığı beyannamelerle Yunan birliklerinde psikolojik baskı yaratılması amaçlanmıştır.

Ağustos ayının son haftasında Cephe Tayyare Bölüğü ile birlikte bulunan Kuva-yi Havaiye Müfettişi, Büyük Taarruz ve Başkomutan Meydan Muharebesi’nde, Tayyare Bölüğünün harekât ve faaliyetlerini içine alan aşağıda özeti çıkarılmış 23 Eylül 1922 gün ve 1179 sayılı Rapor’u Millî Müdafaa Vekâletine sunmuştur;



    

Spad uçakları 25-26 Ağustos günleri hava üstünlüğü sağlamıştır. Düşman keşif uçakları keşfe devam edemediğinden harekâtımız örtülü kalmış ve kendi uçaklarımız mükemmel şekilde keşif yapmışlardır.
    Keşif uçaklarımız, iki tarafın durumunu kusursuz olarak tespit etmiş ve umumi cephe hakkında çok faydalı bilgiler vermişlerdir.
    Keşif uçaklarımız ilk düşman çekilmesi başladığı zaman Yunan tümenlerinin Eğret Köyü ve sonra da Uşak istikametinde, kuzey grubunun Eskişehir, Bozüyük genel istikametinde çekilişlerini ve bu bölgedeki birliklerimizin harekâtını tam olarak tespit etmek suretiyle Cephe Komutanlığına gerekli bilgileri vermiştir.
    Çekilen düşman birliklerine tesirli bomba ve makineli tüfek taarruzları yapılmış ve bilhassa çekilmenin ilk günlerinde Uşak’ta bulunan düşman kollarına ağır kayıplar verdirilmiştir.
    Harekât sırasında av uçaklarımız bir düşman uçağını düşürmüş, ikisini de inişe mecbur etmiştir.
    Batı Cephesi’nde Garipçe’de ele geçirilen bir, Seydiköy’de (Gaziemir’de) üç Nieuport, üç De Havilland uçağı onarılmak suretiyle uçuşa hazır durumda Cephe Tayyare Bölüğüne verilmiş, bir eğitim uçağı da Adana Tayyare Okuluna gönderilmek üzere hazırlanmıştır. Bunlardan başka ele geçen gövde, kanat, motor ve malzemeden çok olup bunlardan keşif uçakları yapılacaktır. Uşak’ta 18.240 uçak bombası ele geçirilmiştir.
    Harekât sırasında cephe uçaklarının ikmalini sağlamak için Afyonkarahisar’da bir harp tayyare istasyonu kurulmuştur.
    Bölüğün harekât sırasında değişik sebeplerden dört uçağı kırılmış, üçü hemen onarılmıştır. Bölüğün bugünkü kuvveti, on altı uçak olup bunlardan iki bölüklü bir grup teşkil edilmesi Cephe Komutanlığına arz edilmiş; ayrıca Afyonkarahisar’da beş, Konya’da iki uçak uçuşa hazırlanmıştır.
    Harekâtta ve özellikle uçakların ileri meydanlara intikalinde uçucular yer hizmetlerinin yerine getirilmesinde sıkıntı çekmektedirler. Bu sebeple malzeme ve yer hizmetlerinden sorumlu olacak kara birliklerinden tayyare bölüklerine katılması ile tayyare bölüklerinde bulunan on altı uçaktan iki bölüklü bir uçak grubu teşkili lüzumu, Genelkurmay Başkanlığına ve Batı Cephesi Komutanlığına arz olunmuştur.

Hava Kuvvetleri Müfettişi Kurmay Yarbay Muzaffer

15 Eylül 1922’de Cephe Tayyare Bölüğü İzmir Seydiköy’de toplanmıştır. Kurtuluş Savaşı boyunca Türk ordusu üç, Yunan ordusu yirmi yedi uçak kaybetmiştir. Yunan ordusundan Türklerin eline yirmi iki faal uçak ele geçmiştir.

ATATÜRK’ün önderliğinde Türk milletinin vatan sevgisi ile azim ve iradesinin bir zaferi olan Büyük Taarruz sonucunda Türk milleti bağımsızlığına kavuşmuştur. 11 Ekim 1922’de imzalanan Mudanya Mütarekesi ile Yunan ordusunun hava harekâtı sona ermiştir.

Millî Mücadele’de Kullanılan Uçaklar

 Albatros C.III
İki kişilik silahlı keşif ve bombardıman uçağıdır. Birinci Dünya Savaşı sonunda elde kalan son iki Albatros C-III uçağı, Konya Tayyare İstasyonu’nda onarılarak Kurtuluş Savaşı’nda, Fazıl Bey komutasındaki İkinci Tayyare Bölüğünde görev almıştır. 1921 yılında hizmet dışı kalmıştır.




AEG C.IV
İki kişilik silahlı keşif ve bombardıman uçağıdır. Son AEG C-IV uçağı, Konya Tayyare İstasyonu’nda onarılarak uçuşa verilmiştir. Bu uçak, emayitin yerine geçebilecek alternatif malzemenin geliştirilmesi çalışmalarında tecrübe uçağı olarak kullanılmıştır. Afyon’un düşman işgaline uğradığı sırada uçuşa hazır olmaması nedeniyle düşmanın eline geçmemesi için yakılarak imha edilmiştir

 

Albatros D.III
Tek kişilik av uçağıdır. Birinci Dünya Savaşı sonunda elde kalan son iki uçaktan biri, Kurtuluş Savaşı sırasında Konya Tayyare İstasyonu’nda onarımı yapıldıktan sonra Fazıl Bey komutasındaki İkinci Uçak Bölüğünde görev yapmıştır. Sakarya Savaşı başında elde kalan tek faal durumdaki bu uçağın yan tarafına bomba atılmasını sağlayan teçhizat takılarak uçak av bombardıman görevlerinde kullanılmıştır. Fazıl Bey tarafından gerçekleştirilen bir keşif uçuşu sonrasında inişte hendeğe girerek kırım geçirmiş ve hizmet dışı kalmıştır. Bir diğeri 1922 yılına kadar eğitim uçağı olarak kullanılmıştır.
 


Albatros D.V
Tek kişilik av uçağıdır. Birinci Dünya Savaşı’nda Alman Tayyare Bölüğünden geriye kalan iki uçak Konya Tayyare İstasyonu’nda tamir edilerek Birinci Tayyare Bölüğüne tahsis edilmiştir.

 

DFW C.V
İki kişilik silahlı keşif ve bombardıman uçağıdır. Birinci Dünya Savaşı’nda Alman Tayyare Bölüğünden geriye kalan uçak, Konya Tayyare İstasyonu’nda tamir edilerek Kurtuluş Savaşı’nda görev yapmıştır. Gövde motor sehpasının onarımından sonra Sivil Pilot Vecihi (Hürkuş) tarafından yapılan tecrübe uçuşunda kırım geçirerek hizmet dışı kalmıştır.

 


Rumpler C.IV
İki kişilik silahlı keşif ve bombardıman uçağıdır. Birinci Dünya Savaşı’nda Alman Paşa Bölüklerinden, geriye kalan uçak, Konya Tayyare İstasyonu’nda tamir edildikten sonra Ağustos 1920’de Birinci Tayyare Bölüğünde göreve başlamış, aynı yılın Eylül ayında mecburi iniş sonrası kırım geçirmiştir.



Avro 504 K
İki kişilik keşif ve eğitim uçağıdır. Afyon-Dumlupınar çarpışmaları sırasında kaybolan Yunan uçağı Aydın Çine’ye mecburi iniş yapmış ve ganimet olarak ele geçirilmiştir. “Çine” adı verilen bu uçak, Yüzbaşı Fazıl Bey tarafından Afyon’a getirilmiştir. Bir süre keşif görevlerinde kullanılan uçak, irtifa kabiliyetinin düşük olması nedeniyle Sivil Pilot İhya tarafından eğitim uçağı olarak kullanılmıştır. Afyon’da geçirdiği kırım sonrasında hizmet dışı kalmıştır. Diğer bir Avro 504 uçağı Büyük Taarruz sonrası Seydiköy Meydanı’nda ele geçirilmiş, 1923 yılı sonunda hizmet dışı bırakılmıştır.



Spad XIII C.1
Tek kişilik av uçağıdır. Yaklaşık yirmi uçak İtalyan silah tüccarından satın alınarak Türkiye’ye gönderilmiştir. Yüzbaşı Fazıl Bey, 26 Ağustos 1922 tarihinde bu uçaklardan biriyle bir Yunan uçağını vurmuş ve mecburi inişe zorlamıştır. Av ve av eğitim uçağı olarak kullanılan Spad XIII C.1 uçakları, Kurtuluş Savaşı sonrası dönemde de kullanılmıştır.



 

Pfalz D.III
Tek kişilik av uçağıdır. Alman Paşa Bölüklerinden kalan dört uçaktan iki tanesi Konya Tayyare İstasyonu’nda tamiri yapılarak Kurtuluş Savaşı’nda görev yapmıştır. Sivil Pilot Vecihi (Hürkuş) tarafından “Güzel Bursa” isimli Pfalz D.III uçağı ile 15 Ağustos 1920 tarihinde Kurtuluş Savaşı’nın ilk hava görevi gerçekleştirilmiştir. Vecihi (Hürkuş) Bey’in 10 Ağustos 1921’deki görev uçuşu sırasında uçak motorundan isabet almış ve iki cephe arasına zorunlu iniş yapmıştır. Bu uçak Sivil Pilot Vecihi (Hürkuş) tarafından düşman eline geçmemesi için yakılmıştır.

 

 

Breguet XIV
İki kişilik silahlı keşif ve bombardıman uçağıdır. 21 Eylül 1921 tarihinde Sakarya’nın Sarıköy ilçesine zorunlu iniş yapan Breguet XIV B.2 uçağı, ganimet olarak ele geçirilmiştir. “Sakarya” adı verilen uçak, İkinci Tayyare Bölüğünde görevlendirilmiş ve 22 Temmuz 1922 tarihinde girdiği hava muhaberesinde düşmüştür. Ayrıca 26 Ağustos 1922 tarihinde Yüzbaşı Fazıl Bey tarafından inişe zorlanan bir Breguet XIV A.2 uçağı onarılarak envantere alınmış ve bu uçağa da “Garipçe” adı verilmiştir. Yaklaşık otuz adet Breguet XIV A.2 ve Breguet XIV B.2 1928 yılına kadar envanterde yer almıştır.

 

De Havilland Dh.9
İki kişilik silahlı keşif ve bombardıman uçağıdır. Envantere giren ilk De Havilland Dh.9, Sakarya Savaşı başında kaybolup Muğla civarına iniş yapan Yunan uçağının ele geçirilmesi ile elde edilmiştir. Sivil Pilot Vecihi (Hürkuş) ve Başmakinist Eşref Bey tarafından onarılarak Sakarya Cephesi’ne getirilmiştir. “İsmet” adı verilen bu uçak, keşif ve bombardıman uçağı olarak Sakarya Savaşı sırasında günde iki sorti uçarak büyük hizmette bulunmuştur. Büyük Taarruz’da da görev almıştır. 9 Eylül 1922 tarihinde İzmir’in kurtuluşundan sonra üç adet De Havilland Dh.9 uçağı, İzmir (Seydiköy) Meydanı’nda ele geçirilmiştir.

 

FIAT R.2
İki kişilik silahlı keşif uçağıdır. Erzurumlu İş Adamı Nafiz (Kotan) Bey 1920 yılında Kurtuluş Savaşı’nı desteklemek amacıyla iki adet FIAT R-2 (veya 1 Adet FIAT R-2, 1 Adet Ansaldo SVA-5) uçağını İtalya’dan satın alarak orduya hediye etmiştir. Uçaklara “Erzurumlu Nafiz 1” ve “Nafiz 2” isimleri verilmiştir. Birleştirilmiş Tayyare Bölüğünde görev yapan “Nafiz 2” uçağı Sivil Pilot Fehmi kumandasında Malıköy Meydanı’ndan kalkış yaparak başladığı keşif uçuşu sırasında 14 Ağustos 1921 tarihinde düşerek parçalanmıştır. “Nafiz 1” uçağı ise Sakarya Savaşı sırasında 18 Ağustos 1921 tarihinde çıktığı görev uçuşu sırasında motor arızası nedeniyle yanarak düşmüş ve Sivil Pilot Behçet ve Rasıt Yüzbaşı Süleyman Sırrı şehit olmuştur.

 

Albatros C.XV
İki kişilik silahlı keşif ve bombardıman uçağıdır. Kurtuluş Savaşı sırasında tayyare bölüklerinin takviyesi amacıyla yaklaşık yirmi adet Albatros C.XV tüm malzemeleri ile birlikte Almanya’dan satın alınmıştır. Uçaklar, Almanya’dan tren yolu ile Kırım’a, Kırım’dan deniz yolu ile Türkiye’ye getirilmiştir. Ancak ülkeye getirilirken yıprandıklarından sadece iki uçak faal hâle getirilebilmiştir.

 

SAML/Aviatik B.I
İki kişilik silahsız keşif ve eğitim uçağıdır. “Karga” adı verilen uçak 1921 yılında İtalya’dan keşif uçağı olarak satın alınmıştır. Düşük hızı ve yüksek irtifaya çıkamaması nedeniyle Kurtuluş Savaşı’ndan önce Adana’da, Konya’da ve Gaziemir’de eğitim uçağı olarak kullanılmıştır. 1923 yılında İtalya’dan altı adet SAML/ Aviatik B.1 alınmış, 1924 yılına kadar kullanılmıştır.

 

Gotha WD.XIII Gotha WD.XV
Bu uçaklar, iki kişilik deniz keşif ve bombardıman uçağıdır. Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra Haliç depolarına kaldırılan uçaklar kaçırılarak Amasra’ya getirilmiştir. Karadeniz’de faaliyet gösteren Yunan savaş gemilerinin kontrolü amacıyla bu uçaklarla Deniz Tayyare Bölüğü kurulmuştur. Uçaklar 1924 yılı sonuna kadar hizmette kalmıştır. *“Kurtuluş Savaşı’nda Hava Kuvvetleri” başlıklı bölümde kullanılan resimlerden bazıları anlatılan döneme ait olmayıp temsilî niteliktedir.
 

 

Kaynaklar

    ARI, Kemal; Üçüncü Kılıç İzmir’in Kurtuluşu ve Yüzbaşı Şerafettin, İzmir, Meta Basım Matbaacılık, 2012.
    Hürkuş, Vecihi; Bir Tayyarecinin Anıları, 1. Basım, Yayına Hazırlayanlar: Gönül Hürkuş Şarman ve Sevim Hürkuş Maxon, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2000.
    Hürkuş, Vecihi; Havalarda 1915-1925, Kanaat Kitabevi, İstanbul, 1942.
    İlmen, Süreyya; Türkiye’de Tayyarecilik ve Balonculuk Tarihi, Hilmi Kitabevi, İstanbul, 1947.
    Kansu, Yavuz-Şensöz, Sermet-Öztuna, Yılmaz; En Eski Çağlardan 1. Dünya Savaşı’na Kadar Havacılık Tarihinde Türkler 1, Ankara, Hava Kuvvetleri Basım ve Neşriyatı Müdürlüğü, 1971.
    KAYMAKLI, Hulusi; Havacılık Tarihinde Türkler, C II, Ankara, Hava Basımevi ve Neşriyat Müdürlüğü, 2005.
    Keyüsk, Mazlum; Türk Havacılık Tarihi (1912-1914), C 1, Eskişehir, Uçuş Okulları Basımevi, 1950.
    Kural, Fethi; Kuruluş Yıllarında Türk Askerî Havacılığı Belgeleri 1909-1913, No. 624, Ankara, Hava Basımevi ve Neşriyat Müdürlüğü, 1974.
    Kurter, Ajun; Türk Hava Kuvvetleri Tarihi, C I, II, III, IV, V, Türk Hava Kuvvetleri, Ankara, 2009.
    Sarp, İrfan; Türk Hava Kuvvetlerinin Doğuş Yılları, İstanbul, 2010.
    Tanman, Sıtkı; Türk Havacılık Tarihi, İstiklal Harbi (1918-1923), Eskişehir, Hava Basımevi, 1953.
    Türk Hava Kuvvetleri Uçak Albümü (1911-2009); Ankara, Hava Basımevi ve Neşriyat Müdürlüğü, 2009.
    Türk Hava Kuvvetlerinin 100’üncü Yılı Uluslararası Tarih Sempozyumu (8-11 Şubat 2011); Ankara, Ayrıntı Basımevi, 2013.
    Türk İstiklal Harbi V. Cilt Deniz Cephesi ve Hava Harekâtı; Ankara, Gnkur. Basımevi, 1964.